Lack of
Time
This is my
second blog text. For a while I was thinking of writing something for the blog but
I really couldn’t decide what to write. What does a blog writer writes in his
blog? I guess this is the point. For example do I need to read other blog
writers’ pages? I guess so but this is so much time to spend. As we are going
through an age in which time is really precious. In my opinion, everyone who
wants success in his/her life, must prepare a program for himself/herself. For
example, we need time to do everything. For example I need at least one hour
and a half for my cardio exercise and workouts. I also like to play classical
guitar and need to spare at least one hour for this. I also need to read, study
italian, watch some TV. And until now I haven’t even mentioned the work. Our
jobs are essential for our lives. We need to earn money to provide our
families. So as you can easily see, time is one of the most precious assets of
our lives. And amongst this lack of free time, sparing time to surf the net and
read blogs, do not sound very logical. But still one needs to know what the
others write on their blogs.
I really do
not understand how teenagers (and tons of others) all around the world find
time to spend on the net, in facebook, in twitter, in other social networking
sites. And am not and will never be able to comprehend the main idea behind
sharing each and everything going on in one’s life. For example if a chap falls
from his bike and injures his ankle, in a few seconds, the word (e.g.: “I fell
from the bike, my ankle hurts so much, I guess I injured it”) goes out
especially among his friends. And receives tons of messages, replies and
comments. Among those comments, some are really very hurtful because it doesn’t
require any degree of qualification to write a few word in a sequence and
express emotions. So if one has an ill feeling about the chap who had fallen
from his bike, he sees this as an opportunity to bring about this and comments.
For example he writes: “You had it coming, first learn to ride a bike properly!”.
And 90 % of the time, these two haven’t met each other at all. So my question
is: “How does a person who had never met the other, can comment negatively (or
positively) about this unfortunate incident?”. I don’t have a twitter account
so I don’t know what goes on there but in facebook you can see millions
examples of this situation. I guess this is something that I will never be able
to attach a meaning. Thank you for reading.
See you...
Çakma Şirin Baba
11 Ağustos 2013 Pazar
Zamansızlık
Zamansızlık
Bu benim ikinci blog yazım. Bloguma bir şeyler yazmayı bir süredir düşünüyordum ama ne yazacağıma karar veremedim bir türlü. Bir blog yazarı, blogunda ne yazar ki? Sanırım işin püf noktası da bu. Örneğin diğer blog yazarlarının sayfalarını okumalı mıyım? Sanırım okumalıyım ama bu çok zaman isteyen bir şey. Zamanın gerçekten çok değerli olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Bana göre, hayatında başarıyı yakalamak isteyen herkes, kendisi için bir program hazırlamalıdır. Örneğin her şeyi yapmak için zamana ihtiyacımız var. Beni ele alalım: kardio egzersizlerim ve ağırlık çalışmalarım için her gün en az bir buçuk saate ihtiyacım var. Aynı zamanda (30 yıldan fazla bir zamandır) klasik gitar çalıyorum (ve bırakmayı da hiç düşünmüyorum) ve bunun için de en az bir saate ihtiyacım var. Bunun yanı sıra okumak, italyanca çalışmak ve biraz da televizyon seyretmek için de zaman ihtiyacım var. Daha henüz işten bahsetmedim bile. İşlerimiz, hayatlarımız için çok önemli. Ailelerimiz geçindirmek için para kazanmaya ihtiyacımız var. Ve işlerimiz de zamanımızın asıl tüketicileri. Kolaylıkla görebileceğiniz gibi zaman yaşamlarımızın en değerli varlıklarından biri. Ve bunca zamansızlık arasında, internette gezinmek ve blogları okumak için zaman ayırmak çok da mantıklı gelmiyor. Ama hala başkalarının bloglarında neler yazdıklarını bilmek gerekir.
Yine de tüm dünyada zamane gençlerinin (ve bir çok diğerlerinin), internette, Facebook’ta, Twitter’da ve diğer sosyal paylaşım sitelerinde harcayacak bunca zaman bulabilmelerini anlayamıyorum. Ve, birinin hayatında tüm olup bitenleri anında diğerleri ile paylaşma olgusunun ardındaki asıl düşünceyi hiç bir zaman anlayamadım ve anlayamayacağım. Örneğin vatandaşın biri bisikletinden düşüp ayak bileğini incitirse, bir kaç saniye içinde (örneğin: “bisikletten düştüm, ayak bileğim çok ağrıyor, herhalde incittim” gibi bir mesaj) bir kaç saniye içinde özellikle arkadaşları arasında yayılıyor. Ve tonlarca mesaj, yanıt ve yorum alıyor. Bu yorumlar arasında bazıları gerçekten kaba ve anlayışsız olabiliyor çünkü duygularını bir kaç kelimeyle yazmak için herhangi bir uzmanlığa gerek olmuyor. Böylece herhangi birisinin bisikletinden düşen vatandaş hakkında kötü fikirleri varsa, bunu ortaya çıkartmak ve yorum yapmak için bir fırsat olarak görüyor. Örneğin: “Böyle olacağı belliydi, önce adam gibi bisiklet sürmesini öğren!” yazıyor. Ve böyle durumlarda % 90 bu iki insan hiç tanışmamış oluyorlar. Sonuç olarak benim sorum şu: “Nasıl oluyor da diğer kişi ile hayatında hiç karşılaşmamış olan bir insan, bu talihsiz kaza hakkında olumsuz (ya da olumlu) bir yorum yapabiliyor?”. Öyle değil mi ama? Yorumun sahibi olan kişi, nasıl oluyor da hayatında hiç tanımamış olduğu diğer kişinin bisiklete adam gibi binip binmediğini bilebiliyor? Benim bir Twitter hesabım yok bu yüzden orada neler oluyor bilmiyorum ama biliyorum in Facebook’ta bunu gibi milyonlarca örnek bulabilirsiniz. Sanırım bu, hiç bir zaman bir anlam veremeyeceğim bir durum. Okuduğunuz için teşekkürler.
Görüşmek üzere...
Bu benim ikinci blog yazım. Bloguma bir şeyler yazmayı bir süredir düşünüyordum ama ne yazacağıma karar veremedim bir türlü. Bir blog yazarı, blogunda ne yazar ki? Sanırım işin püf noktası da bu. Örneğin diğer blog yazarlarının sayfalarını okumalı mıyım? Sanırım okumalıyım ama bu çok zaman isteyen bir şey. Zamanın gerçekten çok değerli olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Bana göre, hayatında başarıyı yakalamak isteyen herkes, kendisi için bir program hazırlamalıdır. Örneğin her şeyi yapmak için zamana ihtiyacımız var. Beni ele alalım: kardio egzersizlerim ve ağırlık çalışmalarım için her gün en az bir buçuk saate ihtiyacım var. Aynı zamanda (30 yıldan fazla bir zamandır) klasik gitar çalıyorum (ve bırakmayı da hiç düşünmüyorum) ve bunun için de en az bir saate ihtiyacım var. Bunun yanı sıra okumak, italyanca çalışmak ve biraz da televizyon seyretmek için de zaman ihtiyacım var. Daha henüz işten bahsetmedim bile. İşlerimiz, hayatlarımız için çok önemli. Ailelerimiz geçindirmek için para kazanmaya ihtiyacımız var. Ve işlerimiz de zamanımızın asıl tüketicileri. Kolaylıkla görebileceğiniz gibi zaman yaşamlarımızın en değerli varlıklarından biri. Ve bunca zamansızlık arasında, internette gezinmek ve blogları okumak için zaman ayırmak çok da mantıklı gelmiyor. Ama hala başkalarının bloglarında neler yazdıklarını bilmek gerekir.
Yine de tüm dünyada zamane gençlerinin (ve bir çok diğerlerinin), internette, Facebook’ta, Twitter’da ve diğer sosyal paylaşım sitelerinde harcayacak bunca zaman bulabilmelerini anlayamıyorum. Ve, birinin hayatında tüm olup bitenleri anında diğerleri ile paylaşma olgusunun ardındaki asıl düşünceyi hiç bir zaman anlayamadım ve anlayamayacağım. Örneğin vatandaşın biri bisikletinden düşüp ayak bileğini incitirse, bir kaç saniye içinde (örneğin: “bisikletten düştüm, ayak bileğim çok ağrıyor, herhalde incittim” gibi bir mesaj) bir kaç saniye içinde özellikle arkadaşları arasında yayılıyor. Ve tonlarca mesaj, yanıt ve yorum alıyor. Bu yorumlar arasında bazıları gerçekten kaba ve anlayışsız olabiliyor çünkü duygularını bir kaç kelimeyle yazmak için herhangi bir uzmanlığa gerek olmuyor. Böylece herhangi birisinin bisikletinden düşen vatandaş hakkında kötü fikirleri varsa, bunu ortaya çıkartmak ve yorum yapmak için bir fırsat olarak görüyor. Örneğin: “Böyle olacağı belliydi, önce adam gibi bisiklet sürmesini öğren!” yazıyor. Ve böyle durumlarda % 90 bu iki insan hiç tanışmamış oluyorlar. Sonuç olarak benim sorum şu: “Nasıl oluyor da diğer kişi ile hayatında hiç karşılaşmamış olan bir insan, bu talihsiz kaza hakkında olumsuz (ya da olumlu) bir yorum yapabiliyor?”. Öyle değil mi ama? Yorumun sahibi olan kişi, nasıl oluyor da hayatında hiç tanımamış olduğu diğer kişinin bisiklete adam gibi binip binmediğini bilebiliyor? Benim bir Twitter hesabım yok bu yüzden orada neler oluyor bilmiyorum ama biliyorum in Facebook’ta bunu gibi milyonlarca örnek bulabilirsiniz. Sanırım bu, hiç bir zaman bir anlam veremeyeceğim bir durum. Okuduğunuz için teşekkürler.
Görüşmek üzere...
6 Ağustos 2013 Salı
What they call the blog...
This text
is the first blog text of Knock-off Papa Smurf. Nowadays everybody talks about ‘blog’s.
I wondered what it is and started a blog for myself and started writing. I didn’t
hesitate saying ‘I am fifty (in figures “50”) years old, what difference does
it make if have a blog or not?’ and I started writing. I don’t know if it is
good or bad but I will continue for a while. If it doesn’t work, I’ll just
leave it aside.
This is
just the first text, and many more to come. It is quite interesting the as I
keep on writing, I remember that there are so much to talk about. I have
something to say about almost everything but I wonder how much of it I’ll have
the guts to talk about. I write this first text to have something to publish
while I create my blog. And after I create it, if it goes well, I’ll write according to a
certain schedule. After all I even write my poems according to a schedule.
Okay, let
me finish this first text and let me see what does “creating a blog” mean and
how it is done. I don’t think there will be any readers but if there are, I
thank them in advance for their time.
Knock-off
Papa Smurf
Blog blog dedikleri...
Bu yazı, Çakma Şirin Baba’nın ilk blog yazısıdır. Herkes
tutturmuş bir ‘blog’tur gidiyor. Ne menem bir şeymiş görmek için ben de kendime
bir blog sayfası oluşturup yazmaya başladım. ‘Yaş olmuş elli (rakamla “50”), bu
saatten sonra blogun olsa n’oolur olmasa n’oolur??’ demedim, blog oluşturdum.
Bilmiyorum iyi mi ettim kötü mü ettim ama biraz devam edeyim. Bir halta
yaramazsa, bırakırım gider.
Bu şimdilik ilk yazı, devamı da gelecek. İlginçtir, yazdıkça
anlatmak istediğim çok şey olduğu aklıma geliyor. Hemen hemen her şey konusunda
anlatacaklarım var ama bakalım ne kadarını anlatmaya cesaret edebileceğim. Birinci
yazıyı ilk blog oluşturma konusunda elimde bir metin olsun diye yazıyorum, blogu
oluşturduktan sonra diğer yazıları belli bir programa göre yazacağım. Ne de
olsa şiir yazmayı bile programla yapan bir insanım.
Hadi bakalım, birinci yazıyı burada bitirip bu “blog
oluşturma” ne demekmiş, nasıl yapılırmış görelim. Pek okuyan olmaz ama ben yine
de zaman ayırıp okumuş biri varsa, zamanı için teşekkür ederim.
Çakma Şirin Baba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)